3 Ocak 2013 Perşembe

Paragonya, Pistanya, Fenerbostan ve Çilli Demir


1900’lü yılların başında, Paragonya topraklarında Pistanya şehrinde…

Varlıklı, başkalarının alın teri ile zenginliğe dayalı yapay yükselişteki, burjuva bir ailenin çocuğu Çilli Demir…

Gürbüz, tombalak, oyuncağı elinden alınınca ağlayan çocukları gibi şımarık, karşısındakileri sürekli üzen, kırıcı, tüm doğruları kendi çıkarları uğruna değişebilecek kadar etiksiz, çıkarcı kişiliğiyle arkadaşsız Fenerbostan semtinde…

Her gün babasının arabasıyla okula giderken köşeyi döndükten sonra alabildiğince düz o boş arsada yine mahallenin çocukları, yoksullukta zayıflamış, çamurdan baştan aşağı kirlenmiş ve çıplak ayakları ile içinde meyve kabuklarını sıkıştırdıkları gazete kağıtlarını buruşturup yaptıkları top ile maç yapmalarını izliyor ve onların arasında olabilmek için can atıyordu.



Bu heyecanını bilen baba, bir yurt dışı seyahatinden şımarık çocuğuna meşin yuvarlak getirir. Çilli Demir, topa kavuşmasıyla soluğu burjuva annesinin yanında alır ve izin için ısrarlara başlar. Uzun uğraşlar sonunda annesinden izin alarak kendini o boş arsaya atar.

Kolunun altında ki futbol topu ile tüm gözler Çilli Demir’de…

Kendi takımıyla kendi kurallarıyla top oynanmaya devam edilir o zayıf çocuklarla… Onlar Çilli Demir tarafından ezilir, hor görülür, baskı yapılır…

Çilli Demir’in babası ise diğer taraftan tüm sermayenin tek varisinin üzülmemesi için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Mahallenin muhtarına gider durumu anlatır, biraz da mahalleye maddi destek sağlar ve Çilli Demir’in kollanmasına burada da devam edilir muhtar gölgesinde. Tüm kurallar onun isteğine göre şekillenir,

Ve Çilli’nin büyümesiyle Paragonya’nın Futbol Federasyonu'nu kurar Çilli’nin babası. Çilli kurallarıyla.

Böyle kurulmuş bir Futbol Federasyon’undan başka ne bekliyordunuz?

Şike’nin tanımını da değiştirirler, Çilli Demir mantığındakileri kurtarmak için Disiplinsizlik Kurulu’nda raporları defalarca değiştirirler, Şike’yi sahaya yansıtmazlar, Pis Zenci dersin ücretli izin verirler, milli forma ile rakip topçulara tekme sallarsın, dostluk maçında agresifliğin tavan yapar kırmızı kart görürsün, sonra kaptanlıkla ödüllendirilsin…

Şikeden 6 yıl 3 ay ceza almış birisi çıkacak kendi kanalında açıklama yapacak akıllı olun diye, 3-5 gün sonra federasyonu ziyarete gelir, 12 maç ceza 4 maça düşer. Gözünü sevdiğimin dünyası, adaletse işte size adalet…

Güçlülerin adaleti mi, Adaletin gücü mü? Bırakın bu soruları sormayı.

Tükürdüm ama yüze yansımadı diyen,

Adaletini ve rüştünü kaybetmiş bir federasyon.

Futbol zevkimi çalan bir federasyon.

Tükürdüğünü yalayan bir federasyon.

“Hakemin suratına bir sıvı gelmiş olabilir. Ama tükürük değildir. Kedidir kedi” diyen bir Tahkim Kurulu.

Ve futbolumuzun marka değerini giderek yükselten bir federasyon.

Şike yapanları kurtarmak için ısmarlama başkan seçilen, mayası tutmayınca indirilip yerine gazcıların getirildiği bir federasyon.

Böyle bir federasyondan başka ne bekleyebilir siniz?

Meireles haklı… Belki bende olsam bende tükürürdüm bunların suratına…

Sizde haklısınız, size tüküren memnun, yalayan memnun. Bize ne?

Trabzonspor, o arsadaki çocuklardan sadece biri.

Bu kirli ortamda ne kadar temiz kalınabilir ki?

www.zaguda.net / 28.12.2012
http://www.zaguda.net/makale/selim-emre-ar/-paragonya-pistanya-fenerbostan-ve-cilli-demir/229.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder