14 Ekim 2012 Pazar

Onursallık Sorunsalına Bağlı Parazit Yaşam Formu

Bir söz duydum; “Fenerbahçe Türk Sporunun En Büyük Destekçisidir” 
Acaba !?Hımm. Bir araştırayım dedim.
Başta TFF olmak üzere tüm süper lig takımlarının sponsorlarını araştırmaya başladım.
Ve hak verdim.



Trabzonspor’un sponsorlarına bakıyorum da hepsi Türkiye’nin önde gelen kuruluşları.
Gökhan Ünal’ı bize kazandıran ! Kayserili iş adamı sayın Hacı Boydak; sağlam bir Fenerbahçe taraftarı.
Hüseyin Avni Aker’in dört bir yanını saran ve geçtiğimiz senelerde Erdoğdulular Derneğinin afiş asması nedeni ile reklamları görünmediği için başkana gönül koyan Ferit Şahenk’in hangi takımlı olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.
Herhalde sağlık sponsorumuza cümle kurmaya hiç gerek yok. Şike sürecinde her şeyin başını çeken ve “ Fenerbahçe’yi düşüren başkan olmayacağım” söyleminin sahibi, Mehmet Ali Aydınlar.
Kargo sponsorumuz, Mehmet Nazif Günal. Artvinli hemşerimiz. Fenerbahçe yönetim kurulu eski üyesi.
Ve sponsorlarımız arasında ki en masumu, Cemalettin Sarar. Dünyayı Giydiren adam açıklamasında, “3,5 milyon harcadık Eskişehir’i süper lige çıkarttık” açıklaması yapıyor.
Biraz da tersini düşünelim.
Sağlık sektörünün büyük isimlerinden ikisi Trabzon’lu. Düzköylü Azmi Ofluoğlu, Muharrem Usta. Biri Fenerbahçe Voleybol Takımı ana sponsoru diğeri ise futbol takımı sağlık sponsoru.
Bunları çok görmüyorum. Onursal Başkanlık koltuğunu dolduran kişi bile “Ben Fenerbahçeliyim” dediği bir futbol takımda bu tür durumların olması gayet normaldir.
Biz Trabzonluların çok güzel(!) bir özelliği vardır.
Bu şehrin sınırları dışında birbirlerini tutanlar bu şehire geldiklerinde suyundan mıdır yoksa havasından mıdır bilmem ama birbirlerini yiyorlar.
Yakın tarihte vizyon sahibi bir büyüğümüzün başkanlığa aday olduğunu açıklamasının ardından birilerinin topuklarına sıkıldığına şahit olmuştuk.
Sosyal medyadan tanıdığım bir abimiz beni ziyaretinde kendisine “taraftarlarla yönetim daha iyi diyalog kurmalı. Taraftar kulübün üzerinde söz sahibi olmalı. Stada daha fazla taraftar gelmesi için bazı organizasyonlar yapılmalı” gibi anlaşılabilecek bir konuşmam olmuştu.
Kendisinin bana“Trabzonspor’dan Nemalanan Her Oluşuma Karşıyım” cevabıyla bu konuyu kapatmıştık. Aslında ne demek istediğini tam olarak anlamamıştım. Fakat sonrasında yaşanan enteresan olaylar o sözcüğün anlamını bulmamama yardımcı oldu. 
Bazı taraftar oluşumların hedefinde “Trabzonspor’un başarısı ve güçlenmesi “ birinci sırada değildi. Dolayısıyla;
Artık kongre öncesi çıkan birlik ve beraberlik söylemlerini yapmacık buluyorum. 
Birlik mantığımız tek aday ve tek liste ile değil, “Trabzonspor için projeleri olanve birden fazla adayın yarıştığı bir kongre” olmalıdır.
Birlik;
Onursal başkanın fırsat buldukça tüm yayın organlarında Trabzonspor aleyhine konuşması değildir.
Fenerbahçeliyim diye açıklama yapıp ardından ben Trabzonspor’un Onursal Başkanıyım demek değildir.
Sadece sezon başında bedava kombine almak için bir araya gelmek olmamalıdır ya da siyasilerin Trabzonspor üzerinden prim sağlamasına izin vermemek için omuz omuza olmaktır. 
Trabzonspor üzerinden ismini duyurup, siyasete girdikten sonra şike sürecinde Trabzonspor için ağızların açılmaması olmamalıdır.
Açıklama yapan 7 taraftar grubunun onursal başkanlarını gayet iyi anlıyorum. Nemalanmaya kısıtlama gelmişti. Önce maratondan kovuldular, sonra bilet sıkıntısı yaşadılar.
Sadri Şener, yanlışlar yapmış olabilir. Kim yapmıyor ki? “NTV varken FBTV’ye ihtiyaç yoktu ki” kaç başkan diyebildi? Bu durum bile Sadri Şener’in tüm yanlışlarını silebilirdi.
Sadri Şener’in herkes tarafından takdir görmesi gereken konu, birileri takımı borç batağında bırakıp giderken kendisinin borç batağına girerek gitmesidir. Buna rağmen yine Trabzonspor’un başına düşünmeden geçmesidir.
Nerede kongrelerde “kim kazanırsa kazansın yine Trabzonspor için bir araya geleceğiz” diyenler.
Mehmet Ali Yılmaz, Nuri Albayrak, İbrahim Hacıosmanoğlu, Hayrettin Hacısalihoğlu, Faruk Özak, Özkan Sümer, Mustafa Günaydın, İbrahim Usta, Eyüp Aşık ve diğerleri.
Hepsi kaçak dövüştü.
Bu isimlerin çoğunu Trabzonspor ile duyduk.
İşte değerli abim, galiba bu nemalanmaya bizler izin verdik.
Trabzonspor’u 200 kombineye, 1000 atkıya, 100 formaya sattık.
50 bordo mavi tshirte sattık Trabzon’u.
Geçmişe baktığımda en iyi pazarlığı Limana karşılık Marcelinho ile yapmışız. 
İşte bizim taraftar grubumuz.
Taraftar gruplarının en önemli şeyi sadakattir. 
Ne yazık ki Trabzonspor taraftar gruplarının çoğu çıkarları doğrultusunda hareket ediyor, sadakatleri sürekli çıkarları yönünde değişiyor.
2007 yılında bir oluşumun içindeydim. KTU - TS
Kendi paramızla aldığımız 1000 bilet ile meydandan cehenneme yürüdük, küfür etmedik, ettirmedik.
Daha kimse ESES Bando’nun adını bilmiyorken bizler tribünde orkestra kurmuştuk.
İşte bu yüzden, şimdi ne orkestramız var ne de “Trabzon’u Trabzon yapan KTÜ’de” bir oluşumumuz.
Hiçbir gerçek/tüzel kişiliğin elini öpmedik, kimsenin aleyhine de bağırmadık, hiçbir siyasi oluşumun içinde ya da peşinde de olmadık.
Sonuç; Hazin. Dağıldık.
Anılar; Taptaze.
Çünkü yaşayamaz olmuş değer katmak isteyenler. Tıpkı KTU-TS gibi. Tıpkı Sadri Şener gibi.
Mehmet Ali Yılmaz’ı da çok iyi anlıyorum aslında.
Artık Trabzonspor’da birlik ve beraberlik olmaya başlarken kimse ondan icazet almayacaktı. Artık kimse seçim öncesi ona yalvarmıyordu “Başkanım Gel Başkan Ol” diye.
Onursal başkanlık kaldırılsın. Çünkü kendimi daha özgür ve etkin hissetmek istiyorum.
Trabzonspor’un kendi kaynaklarıyla idare eden, doğru yönetilen, küçük ve dikkatli adımlarla dev hedeflere yürüyen, yürüdükçe hızlanan, hızlandıkça koşan, koştukça coşan, coştukça coşturan bir FIRTINA olmasını istiyorum. 

www.zaguda.net / 19.09.2012

http://www.zaguda.net/makale/selim-emre-ar/onursallik-sorunsalina-bagli-parazit-yasam-formu/126.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder